6. SOLO Çağdaş Dans Festivali bu yıl 25-27 Ağustos tarihlerinde CerModern'de izleyicisiyle buluştu. Türkiye ve dünyadan 22 sanatçının 3 gün boyunca Ankara'da ağırlanmasına olanak sağlayan festivali Deniz Alp, Özgür Adam İnanç ve Galip Emre ile konuştuk.
6. SOLO Çağdaş Dans Festivali “Düşünen Beden” temasını kendisine belirliyor. Temanın değindiği konuları açmadan önce tema belirleme sürecini sormak istiyorum. Temayı belirlerken hangi kaynaklardan besleniyorsunuz? Tema belirlerken güncel eğilimlerden ne denli etkileniyorsunuz?
Galip Emre: Düşünen beden teması belki de; beynin otokontrolünden sıyrılıp daha özgürce bir ifade yeteneğine sahip olması bence. Düşündüklerimizi ve iç dünyamızın kapalı kapılarındaki duygu ve hislerin farklı şekil ve hareketlerle anlatma biçimi olması. İnsan sosyal bir varlık. İç dünyasından ve toplum psikolojisinden oldukça etkilenen insan tabi ki güncel eğilimlerin etkisinde. Fakat farklı bir dille ve anlayışla bakış açıları oluşturmakta.
Özgür Adam İnanç: Her yıl günümüze dokunan olayları, düşünceleri, konseptleri inceliyor, buradan hareketle birey, solo olarak bu izlekte nereye konumlanabilir onu bulmayı amaçlıyoruz. Böylece tema bu hikayede kendi yerini buluyor.
Deniz Alp: İnsanoğlunun fizyolojik yapısının yanı sıra bir de duygu tarafı bulunmaktadır. Hisleriyle yaşayan bu muhteşem mekanizma ve bu hislere karşı koyamayan bir beden. Düşüncenin insanın duygu tarafının verdiği hisler üzerine beden harekete geçiyor , buna karşı koyulabilmesi neredeyse imkansızdır. Konu beden olunca festivalin teması kendinden ortaya çıkıyor. Düşünce, beden ve hareket . Çağdaş dans festivali diyoruz güncel eğilimlerden etkilenmemek mümkün olabilir mi?
“Düşünen Beden” bu yıl festival için belirlenen konsept. İzleyiciler bu konsept bağlamında festival içeriğinde neler bulacak?
GE: Mükemmel yaratılmış beyin ve onun ortaya koyduğu düşünce, hayal gücü uçsuz bucaksız olsa da, içinde hapis olduğu mekanizma yani bedenin de ne kadar mükemmel bir yapı olduğunu anlatabilmek bizim için ‘düşünen beden’ dolayısı ile izleyici bedenin gücünü bulacak bence.
ÖAİ: Bu yıl ilk gün seçkisinde izlediğimiz işler biraz karamsar olarak belli sorunları ele almıştı. Diğer günlerde yine güncel olana yönelen, enerjisi yüksek işler izledik. Farklı olarak “Düşünen Beden” konseptiyle beraber anlatılarda bedenin sadece sahne üstünde temsili ile bile yeterli olabileceği, sanatçının bazen yeni bir dil oluştururken besleneceği alanlarda kaynak olarak bedene yönelmesinin anlatıyı nereye taşıdığını gördük.
DA: Seyirci sahnede izlediği bedenin dışa vurumunda ki sınırsızlığını gözlemleyerek, kendi bedeninin gücünü, sınırsız bir fizyolojik yapısı olduğunu farkındalığını yaşadığını düşünüyorum.
Festival sadece dans değil aynı zamanda müzik ve sinema ile de dirsek temasında. Bu disiplinlerarasılık mevcut dans izleyicisini geliştiriyor mu veya dans ile yeni izleyicileri buluşturuyor mu?
GE: Tabi ki önemli bir etkisi var. Günümüzde zaten multidisipliner sanat performansları yoğun bir şekilde kullanılmakta.Bu da seyircinin sanat branşlarının aynı kökten geldiğini (yani sanat olduğu) anlaması hayal gücünün ve yaratıcılığın farklı sanatlarla iyi sentezlendiğinde izleyiciye güzel bir doyum yaşatacağı konusunda hiç şüphem yok.
ÖAİ: Günümüzde hemen her sanat dalı birbirinden beslenir, birbirini besler. Çağdaş sanat ve çağdaş
dans özelinde bakarsak, bu alışverişin sadece sanat dalları arasında değil mimari, fizik, yazılım gibi uzayıp giden birbirinden farklı alanlarla da gerçekleştiğini görebiliriz. Doğal olarak Cer[Modern] örneğinde olduğu gibi bir çağdaş sanatlar merkezi değişken yapıya sahip mimarisi ile çağdaş dansa alan açıyor, hatta bunu geliştirerek bu yıl bünyesine eklediği FLOW Stüdyo ile izleyicilere farklı bir perspektif sunuyor. Bu bağlamda festivalin giderek artan renk skalasına ve izleyici için oluşturduğu geniş bir spektruma sahip olduğunu söyleyebiliriz.
SOLO Çağdaş Dans Festivali’nde workshopların festivalin oldukça önemli bir parçası olduğunu düşünüyorum. İzleyiciyi festivalin katılımcı bir parçası haline getiren bu etkinlikleri sizden de dinlemek isterim.
ÖAİ: Atölyeler dünyanın her yerinde katılımcılara sanatçılarla çalışma şansı veren, sanatçının dilini deneyimlemesine yardımcı olan, dünya ile kurduğu bağlantıda güncel bilgi sunmayı amaçlayan çalışmalardır. Bizler de festivalimizde bu tip etkinliklere yer vererek her alandan sanat severe bu enerjiyi deneyimlemelerini ve akışta kalmalarını sağlıyoruz.
DA: Atölyeler her zaman ucu bucağı olmayan sanat dallarına başka gözden bakmamızı sağlayan çalışmalardır. Festivalde yapılan atölyelerin farkındalığı artırdığını gözlemledim. Festival boyunca hareket etmenin dışında mental olarak dansı keşfetmenin heyecanını yaşayan bedenlere rastlamak mümkün. Bedenle ilgili yapılan her atölye de edinilen beden farkındalığı beden arşivini doldurarak bedenin hareket yelpazesini genişletmektedir. Aslında bunu sadece dansçı bedeni için değil hareket eden her beden için söyleyebilirim.
Türkiye’den olduğu kadar yurt dışından da sanatçılar festivale katılım sağlıyor. Festivalin eski edisyonlarında da bu durumu görmek mümkün. Uluslararası alanda kurulan bağlar, festivalin sanatsal sürekliliğine nasıl katkıda bulunuyor?
GE: Zaten Solo Dans Festivali'nin ortaya çıkma amaçlarından biriydi bu .Yurtdışı sanatçılarının kültürel ve sanatsal bakış açıları ve bizim bakış açılarımızın birbirinden etkilenmesini sağlamak. Bazen bir dille ifade edemediğiniz olguyu bedeninizle anlatmak iletişim kurmak. Bu sebepten kurulan bağlar hem türk dans sanatçıları için batı standartlarını anlama ve bakış açısı vermekte hemde seyirci ilgisini arttırmakta. Bu da festivalin her sene olduğu gibi Türkiye'nin uluslararası en büyük festivallerinden biri olmasını sağlamakta.
ÖAİ: Festivaller uluslararası pazar yerlerine benzetilebilir. Farklı geçmişlerden, kültürlerden gelen sanatçıların buluştuğu birbirleriyle alışveriş yaptığı, birikimlerini paylaştıkları alanlar. Bu açıdan baktığınız zaman festivali, sanatçıların kendi aralarında kurdukları iletişim ve festival olarak bizim katkıda bulunduğumuz bağlantılarla birbirine eklemlenerek çoğalan ve kendi kendini yenileyen bir makine gibi düşünebiliriz.
DA: Aslında bu tarz festivallerin esas amacı dans camiasını bir araya getirerek bir ağ oluşturmaktır. Sanatçı bu festivallerde kurduğu bağlantılarla gelecek programlarına yön verirler. Hem bu ağ sayesinde hem de festival gününü netleştirdikten sonra ulusal ve uluslararası platformda açık çağrı yapıyoruz. Zaten bu açık çağrılar sonrasında başvuruları değerlendirilerek davet ediyoruz.
Festival ilk yılından beri CerModern’de düzenleniyor. Bu tarz düzenli etkinliklerde (festival, bienal vs.) mekanların bir noktadan sonra bir belleğe sahip olduğunu ve festival ile doğrudan bağ kurduğunu düşünüyorum. Finansal ve profesyonel bağlar bir yana, CerModern ile SOLO Çağdaş Dans Festivali arasındaki ilişkiyi nasıl yorumlarsınız?
GE: Dans her mekanda yapılabilen bir ifade sanatı, yeter ki içi dolu olsun. Ancak CerModern gibi sanatın bir çok disiplinine ev sahipliği yapan ve bu konuda günden güne gelişen bir yapının için de olmak diğer sanat branşları ile de iletişim ve etkileşim de olmak anlamına geliyor. Bu yüzden ki farklı sanatçıların hayal gücleri , yaratıcılıkları birbirinden etkileniyor. Ortaya çıkan işler, yapılan organizasyonların da kalitesini ve sanatsal içeriğini daha da arttırıyor bence.
ÖAİ: CerModern yapı itibariyle genişleyebilen, kapsayıcı ve sorgulayan bir sanat merkezi. Sanat alanlarına yaklaşımı da bu şekilde. CerModern festivali oluştururken tamamen bir fikir üzerinden yola çıkmış, meraklı bir yaklaşımla dans alanına, özellikle "solo" kavramına yönelmiş ve SOLO Çağdaş Dans Festivali'ni kendi çocuğu gibi sahiplenmiştir. Bir mekanın çocuğu olur mu dersek, CerModern’in fikirlerin doğduğu yaşayan bir sanat alanı olduğunu düşünebiliriz.
DA: Dans sanatı her mekanda üretilmesi mümkün bir sanat dalıdır. Bulunduğu her mekanda yaratıma açık olan bir sanat dalı olmasına rağmen festival dendiği zaman sanatın tüm disiplinleriyle doğrudan ilişki kuran CerModern festivaller için özellikle bizim festivalimiz inanılmaz bir mekan. Sanat takipçileri tarafında takip edilen bir mekan olması böyle bir festivalini takip edilir olmasın noktasında büyük bir artı sağlamaktadır. Festival sadece sahne performansı ile sınırlı olmadığı için bir çok mekana ihtiyaç duyuluyor ve CerModern Ankara’da festivalin ihtiyacını karşılama noktasında tercih edilen tek mekan diyebilirim . Aslında festivalin başlama noktası CerModern. Yani mekan festivali başlatıyor. Festivalin yürütücülüğünü
Cermodern yapmakta. Özgür Adam İnanç,
Galip Emre ve ben CerModern ‘in sanat programları yönetmeni Zihni Tümer sayesinde bir araya geldik ve festivalimiz başladı. Bu arada şunu söylemek isterim mimari olarak modern tasarımı ve kullanıma uygun bir çok mekanı ile katılımcılarımızı da etkilemektedir. Katılımcılar tekrar bu mekanda sahneye çıkmak arzusuyla ayrılıyor festivalden.
Ankara özellikle başkent oluşu ile beraber sanat ve kültür alanında bir atılım gerçekleştirmiş bir şehir. Kentin hafızasında ve geçmişinde bu yönde bir eğilim görmek mümkün. Ancak uzun süredir İstanbul dışındaki neredeyse her etkinlik maalesef “periferide” görülüyor. Festivalin sanatsal yönünden sorumlu ekip olarak bu durum sizi etkiliyor mu ve çalışırken/üretirken bu durumu hissediyor musunuz?
GE: Açıkçası etkilemiyor sonuçta İstanbul'da da işler yapmaktayız. Bu üretkenlik ve yaratıcılıkla ilgili bir konu değil bence. Sadece bu işin endüstrisi anlamında İstanbul biraz daha gelişmiş durumda. Ankara hem sanat eğitimi hem sanatta bakışı ve algısı ile gelişmiş bir şehir. Sadece vitrini yok.
ÖAİ: Uzun yıllar sanatın pekçok alanında çalışmış ve üretmiş bir birey olarak Ankara’nın bir mutfak olduğunu, sanatçıların piştiği bir ocağa benzediğini düşünmüşümdür. Şehrimizdeki sanat aktivitelerinin genelde sanat kaygısı taşıdığını, derdinin alana bir şey katmak olduğunu bu açıdan da İstanbul’dan biraz farklı olduğunu görürüz. Kültür sanat endüstrisinin İstanbul’da daha etkin olması ve konumundan dolayı ana akım etkinliklerin ulaşılabilirliği İstanbul’un alanda görünürlüğünü artırıyor. Bu yüzden Ankara’da düzenlenen bu tip etkinlikler sanat faunası için oldukça önemli.
DA: Ankara’ da hiç bir zaman sanatasal üretim durmaz. Ankara ‘da sözellikle son senelerde üretim armış ve küçük küçük özel topluluklar kurularak seyirciye bir çok seçenek sunulmaktadır. Galip’in dediği gibi sadece vitrini yok.
6. edisyonu 25-27 Ağustos 2023’te gerçekleşecek SOLO Çağdaş Dans Festivali’nin geleceğe bakışını da sormak istiyorum. Türkiye’de uzun soluklu, sürdürülebilir etkinliklere ne yazık ki arzu ettiğimiz kadar çok rastlayamıyoruz. Altıncısı gerçekleşen festival son edisyonunda bize neler sundu?
ÖAİ: Bir festivalin, bir sanat etkinliğinin devamlı hale gelmesi, kurumsallaşması son derece önemli bir olgudur. Çünkü tükettiği süreç içerisinde kendi belleğini oluşturur ve zamana, zamanının kültür ortamına ışık tutar. Her yıl yaptığımız gibi festival sonrası değerlendirmelerimizi yaparak bir sonraki festivalde neler yapabileceğimizi, yönelimlerimizi, hedeflerimizi tartışacağız. Şüphesiz gelecek edisyonlarda da ilk edisyonumuzda olduğu gibi odak noktalarımız üzerinden hareket edeceğiz. Özellikle kendi sanatçılarımızı destekleyerek ulusal ve uluslararası alanda, evrensel boyutta işler üretebilmelerine olanak sağlayacağız.
DA: Üç gün boyunca yetişkinler ve çocuklar için düzenlenen atölyeler ,konferanslar ,bir çok uluslararası dans sanatçısını aynı sahnede bir araya getirmek ve Ankara seyircisiyle buluştuğunu görmek, 25-27 Ağustos tarihinde altıncısını gerçekleştirdiğimiz Solo Çağdaş Dans festivalimizi Ankara’nın beklenen festivali yapıyor. Solo Çağdaş Dans Festivali çağdaş dansın ülkemizde gelişimini sağlayarak ,tanıtımına katkı sağlayarak başarıya ulaştığı bir gerçek. Festivallerin sürekliliğini maddi olanakların yanı sıra takipçileri sağlar. Yedincisinde buluşmak üzere...
Comments